Büyük Güçlerin Mücadele Merkezi: Afrika
"Afrika’nın dayanıklılık eşiği, makro ekonomik koşullar göz önüne alındığında, beklenenden çok daha yüksek." Türkiye’nin iş diplomasisi dergisi @businessdplmcy bu ay kapak konusunu olarak “Büyük Güçlerin Mücadele Merkezi: Afrika” konusunu belirledi. Onlar için bu yazıyı kaleme aldım. Keyifli okumalar diliyorum.
Pandemi, savaşlar ve global tedarik zincirlerinin DNA’sında yaşanan değişim her ülkeyi farklı boyutlarda etkiledi. Gelinen noktada bölgesel savaşlar, mücadeleler ve meşruiyet arayışları bizi bugüne kadar hiç alışık olmadığımız yeni bir dünya düzeninin içine doğru itti. Dünyada Amerika’daki tahvil fiyatlarının artışı tüm ülkelerde faizleri yukarıya doğru iterken, durgunluğun eşiğindeki dünya için stagflasyon çanları çalmaya başladı. Avrupa’da yaşanmaya başlanan resesyon ile Almanya’da çalışma gününün 5 günden 4 güne indirildiğini ve iflasların birbirini izlediğini gördüğümüz tablo kendisini İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde de aynalamaya başladı.
Savaşların ve bölgesel güç mücadelerinin devam etmesi petrol fiyatlarını tırmandıracak, bu da Türkiye gibi üretimle büyümek zorunda olan ülkelerin ihracatını olumsuz yönde etkileyecek. Bu duruma ülkemizin ihracatında çok önemli bir payı olan Avrupa’nın yukarıda değindiğim olumsuz tablosu da eklendiğinde, doğal olarak yeni pazarlar bulma ihtiyacımız doğacak. İşte bu noktada karşımıza tüm potansiyeliyle yeniden “büyük güçlerin” mücadelesinin merkezi haline gelen Afrika çıkıyor.
PEKİ AFRİKA NEDEN ÖNEMLİ VE DEĞERLİ?
Afrika’nın dayanıklılık eşiği, makro ekonomik koşullar göz önüne alındığında, aslında beklenenden çok daha yüksek. Afrika’da GSYH’nin büyümesi şayet 2000-2010 arasındaki parlak ivme ile devam edebilirse, Afrika’nın global ekonomik büyüklüğü 4,6 trilyon dolara ulaşmış olacak ve bu rakam 2030 yılına kadar 1,7 trilyon doların üzerinde bir artı değer anlamına gelecek. Dünyadaki önemli madenler ve enerji kaynakları dağılımına bakıldığında Afrika öne çıkmaktadır. Toplam dünya yeraltı kaynaklarının ortalama yüzde 30’unun Afrika kıtasında bulunmasının önemini vurgulamak gerekiyor.
AFRİKA, TARIMIN GELECEĞİ VE GIDA GÜVENLİĞİNDE MERKEZDE YER ALIYOR
Dünyada ekilebilir ve henüz işlenmemiş arazilerin yüzde 60’ını barındıran kara kıtada tarım sektörü toplam GSMH’nin de yüzde 35’ini oluşturuyor. Afrika dünyada tarımda küresel bir güç merkezi ve net olarak bir gıda ihracatçısı olma potansiyeline sahip. Dünya bu potansiyelin biraz geç farkına varsa da sık sık düzenlenen uluslararası zirveler ve toplantılarda Kıta’nın yılda 80 milyar dolara yaklaşan gıda ithalatını ihracat yönüne çevirmek için çabaları ve yatırımları devam ediyor. Afrika’da kırsal nüfusun son 30 yılda 375 milyondan yaklaşık 700 milyona yaklaşması üretici potansiyelini barındırdığını gösteriyor ve biz, bu gelişmeler ışığında, 2023 yılında 280 milyar dolar değerine ulaşan Afrika gıda ve tarım pazarının 2030 yılında 1 trilyon dolara yükselmesini bekliyoruz.
AFRIKA’NIN “YEŞIL” DÜŞÜ Afrika Birliği’nin himayesinde eylül ayında Kenya’da düzenlenen Afrika İklim Zirvesi’nde imzalanan Nairobi Deklarasyonu’nda Afrika, gelişmiş dünya ülkelerinden bir an önce küresel karbon vergilerinin hayata geçirilmesi talebinde bulundu. ‘Yeşil Enerji’ sektöründe Afrika’nın potansiyeli 2030 yılına kadar kıtaya 100 milyar dolarlık bir fon geleceğini öngörmemizi sağlıyor. Hem yeşil duvar projeleri hem de yeşil enerji projeleri ile Afrika artık daha adil bir paylaşımın merkezi olacak.
SİYASAL İSTIKRARSIZLIK VE YENİ GÜÇ SAVAŞLARI:
Küresel güçlerin odağı Afrika’da artık yeni misafirler bulunuyor. Fransa ve İngiltere’nin önderliğindeki Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD kıtada eskisi kadar yalnız değil. Çin, 188 milyar dolarlık ticaret hacmi ile kıtada her ülkede varlık gösteriyor; ekonomik gücü, sağladığı kredi imkanları ile kıtanın en büyük ticari oyuncusu konumunda yer alıyor. Hindistan’ın, Afrika’da 120 milyar dolara yaklaşan ticaret hacmi bulunurken; Rusya ise son 5 yılda 19 farklı Afrika ülkesi ile yaptığı karşılıklı anlaşmalar ve düzenlediği Afrika zirveleri ile ticaret hacmini 24 milyar dolara yaklaştırdı. Bu önemli üçlünün yanında Güney Kore, Brezilya gibi ülkeleri de tabloya eklemek gerekiyor.
PEKİ TÜRKİYE NEREDE?
Türkiye 2002 yılında ortaya koyduğu yeni devlet aklıyla Afrika iş birliği liginde sürpriz bir şekilde kendisine yer buldu. Gelinen noktada 44 ülkede açılan Büyükelçilikler, 31 ülkedeki ticaret müşavirliklerimiz, son 20 yılda yüzde 800 artan 41 milyar dolarlık ticaret hacmimiz, 5 Afrika ülkesi ile imzaladığımız serbest ticaret anlaşmamız, 48 Afrika ülkesiyle imzaladığımız ticari ve ekonomik iş birliği anlaşmamız ile tüm dünyayı “Türkiye’de nereden çıktı?” dedirtecek duruma getirdik. Neredeyse Afrika ile ilgili her değerlendirme, durum tespiti ve fırsatlar üzerinde devam eder. Gelin biz bunun yerine, bu yazıda mini bir swot analizi ile yapılması gerekenleri de ele alalım.
Afrika-Türkiye Ticari İlişkilerinde Güçlü Yanlarımız:
– Sayın Cumhurbaşkanımızın gerçekleştirdiği 53 ziyaret ile Afrika’yı en çok ziyaret eden devlet başkanı konumunda olması, Kıta’da marka değerinin üst seviyede olması – Türk Hava Yolları’nın uçuş kapasitesi ile kıtaya kolay erişim şansımızın olması – Türkiye’de öğrenim gören Afrikalı öğrencilerin varlığının ticari hafızanın korunmasına katkı vermesi – DEİK, TİM, MÜSİAD gibi kurumlarımızın Kıta’ya olan ilgisi ve Kıta iş dünyası tarafından yakından takip edilen çalışmaların olması – Ticaret Bakanlığımızın Kıta’daki neredeyse tüm fuarlara açık destek vermesi – Adil, eşit bir ortaklık önerimizin, kazan – kazan stratejisinin Kıta’da yüksek seviyede karşılık bulması
Afrika-Türkiye Ticari İlişkilerinde Zayıf Yanlarımız:
– Ülkemizde yeterli sayıda Afrika uzmanımızın olmaması – Fransızca konuşan ülkelere ihracat yapmak isteyen firmalarımızın aşamadığı dil bariyeri- Afrika kıtasının potansiyelinin hala iş dünyamız açısından yeterince keşfedilmemiş olması – Türkiye’nin ihracat yörüngesinde her geçen gün artmasına rağmen Afrika ülkelerinin listedeki yerinin hala alt sıralarda olması ve iş dünyamızın Kıta’yı yeterince merak etmemesi – Kıta’ya yapılacak ihracat hamlelerinin çoğunlukla Türkiye merkezli organizasyonlarla tasarlanması, iş dünyamızın Kıta ülkelerini yeterince ziyaret etmemesi – Türkiye’de son dönemde yükselen liman masrafları, Türkiye’den aktarmasız direkt Afrika hatlarının hala açılamamış olması – Değişen vize uygulamamızın Afrika iş dünyasında olumsuz karşılık bulması, Afrikalı tüccarların ülkemize eskisi kadar kolay vize alamaması
Afrika-Türkiye İlişkilerinde Fırsatlar:
– Artan Fransız karşıtlığına karşı yumuşak güç olarak devreye giren Türkiye’ye ve Türk mallarına karşı artan ilgi ihracatta bize yeni fırsatlar oluşturması – Türkiye ‘de yerleşik KOBİ sayısının fazlalığının bize, Afrika’da yükselen orta kuşak ekonomik sınıfın ihtiyaçlarını esnek ve hızlı bir şekilde karşılama imkanını sağlaması – Bavul ticareti ve öğrencilerin fazlalığı nedeniyle ticaretin ve ihracatın süreklilik kazanmaya başlaması – Afrika’da iş yapmak isteyen önemli fonların tecrübe paylaşımı noktasında Türk firmaları ile ortaklık kurma konusundaki iştahı – Afrikalı firmaların Türkiye ile iş yapma isteği
Afrika-Türkiye İlişkilerinde Tehditler:
– Yatırım ve üretim miktarımızın rakip ülkelere göre düşük seviyelerde seyretmesi – Çin’in Kıta’daki etkisini artırmak için Türkiye’de değişen vize rejiminin yarattığı olumsuz havayla birlikte devreye aldığı, başta Senagal olmak üzere birçok Afrika ülkesine “kapıda vize” uygulamasını başlatması – Parsiyel nakliye avantajları ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin’in Kıta’da yeniden popüler hale gelmesi – Dünyanın yatırımlarını kaydırmaya başladığı Fas, Mısır ve Güney Afrika’nın Kıta’da üretici hale gelmeye başlaması – 1 Ocak 2022 tarihinde imzalanan Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması ile birlikte Kıta içi ticareti artırma motivasyonuna karşılık Türk firmalarının gereken hamleleri yapmakta gecikmeye başlaması – Afrika ülkelerinin ithalatı azaltmak için yaptıkları yeni gümrük uygulamalarına karşılık sahada yerinde hamle üreten Lübnan lobisi karşısında yeterince hamle üretemeyişimiz
Tüm bu analizler bize çok önemli fırsatların varlığını ve güçlü yanlarımızı daha fazla kullanmamız gerektiğini işaret ediyor.
AB ve ABD gibi ülkelere sık seyahat eden Afrikalı iş insanlarına Türk Hava Yolları’ndan bilet almak kaydı ile e-vize verilmesi, ticari potansiyeli olan Afrikalı genç tüccarların ülkemizi rahat keşfedebilmeleri için Büyükelçiliklerimizde göç idaresi memurlarının görevlendirilmesi, ticaret müşavirliklerimizin yeni kadrolarla Ticaret Destek Ofisleri’ne çevrilerek her ülkede ana sektörlerin gelişiminden sorumlu Ticaret Müşavirlerinin görevlendirilmesinin yanı sıra firmalarımızın Fransızca açığını kapatmak için Afrikalı öğrencilerden haftada en az 2 gün şirketlerinde stajyer barındırmaları, serbest ticaret anlaşmalarının sayısı ve kapsamının artırılmasına yönelik lobi faaliyetlerinde bulunulması ve ülkelerde faaliyet gösterecek Türk Ticaret Odaları ve dernek şubelerinin artırılarak Türk lobisinin hayata geçirilmesi Afrika ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler için önem arz etmektedir.
Tüm bunları hayata geçirdiğimiz, Türkiye-Afrika ilişkilerinde 100 milyar dolarlık ticaret hacimlerin yakın gelecekte yakalandığı güzel günlerde buluşmak dileğiyle.